Cumartesi, Mayıs 11, 2024
Ana SayfaGündemMerkantilizm-Liberalizm-Marksizm

Merkantilizm-Liberalizm-Marksizm

MERKANTİLİZM

Avrupa’da 16.yy’dan 18.yy’ın ortalarına kadar yaklaşık üç yüz yıl uygulanan iktisat politikasına Merkantilizm adı verilir. Merkantilistlere göre devletin zenginleşmesini sağlamak ekonomi politikalarının hedefidir. Bu sebeple ülkeye kıymetli maden (altın ve gümüş) girişini arttırmak ve stok yapmak bu düşünce akımının önerileri arasındadır.

Merkantilizm ‘arz yönüne ağırlık veren’ bir iktisat teorisidir. Mümkün olan en yüksek ihracat fazlasını yaratarak ulusal parayı güçlü tutmak temeline dayanmaktadır. En önemli temsilcileri; William Petty, Cantillion, Jean Bodin ve Thomas Mun’dur. Aktif iktisat politikalarıyla üretim ve istihdamın artırılacağını savunmuşlardır.

Merkantilizm, farklı coğrafi bölgelerde kendi içinde değişim göstermiştir. Şöyle ki;

İngiliz Merkantilizmi; tüccar eliyle sanayileşmeyi teşvik etmek olarak tanımlanır.

Fransız Merkantilizmi (Colbertizm); koruyucu dış ticaret politikası uygulayarak, devlet eliyle sanayileşmek olarak tanımlanır.

Alman Merkantilizmi (Kameralizm); kamu maliyesi ve yönetimine önem vererek sanayileşmeyi başarmak olarak tanımlanır.

Merkantilizmin temelini, dış ticaret fazlası verilerek devlet hazinesinin olabildiğince büyütülmesi oluşturmuştur.

Merkantilist düşüncenin diğer temel özellikleri ise;

  • Devletin ekonomiye aktif olarak müdahale etmesi gerektiğini ileri süren bir doktirindir. Buna göre devlet, dış ticaret fazlası vermeyi sağlayacak politikalarla ekonomiye müdahale etmelidir. Örneğin gümrük tarifeleri, kotalar gibi yollara başvurmalıdır.
  • Merkantilistler dış ticarete önem verdiler. Dış ticaretlerini geliştirecek politikalar uyguladılar. Bunun nedeni, dış ticaretin en çok para (altın ve gümüş) getiren alan olarak görülmesiydi.
  • Ülkelerin zenginliği dış ticaret fazlası vermesine bağlıdır. Buna göre dış ticaret, ihracat ithalattan, üretim tüketimden büyük olmalıdır.
  • Merkantilist devletin en büyük kaygısı, ödemeler dengesi açığı vermektir.
  • Mal satmanın (ihracatın), mal almaktan (ithalattan) iyi olduğunu düşünüyorlardı. Bu yolla, satış karşılığında altın ve gümüş sağlanıyordu.
  • Dış ticaret fazlası vermek için mamul mal ithalatını yasaklamışlardır.
  • Merkantilizmde servet değerli madenlerin bolluğu ile ölçülür. Dolayısıyla monetar bir doktirindir ve amaç para miktarını arttırmaktır.
  • Nüfus artışını teşvik etmişlerdir. Çünkü emek arzının arttırılması suretiyle ücretleri düşürerek sanayi üretimi ve ihracatı arttırmayı amaçlamışlardır.
  • Deniz ticareti ve taşımacılığı geliştirilmelidir.
  • Deniz aşırı yerlerde mülkler edinilmelidir.
  • Daha büyük kamu harcamalarının, daha çok istihdam ve daha çok gelir anlamına geldiği düşünüldüğünden, kamunun yatırım yapması taraftarıdırlar. Kamunun yatırımları artığında özel servetler de büyüyecektir.

LİBERALİZM NEDİR?

Liberalizm veya Türkçeleşmiş haliyle Erkincilik, özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır.

Genel anlamda liberalizm, bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu, din, devlet ve kimi zaman kurumların gücünün sınırlandırıldığı, düşüncenin serbest bir şekilde dolaştığı, özel teşebbüse olanak sağlayan bir serbest piyasa ekonomisinin olduğu, hukukun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf bir devlet modelini ve toplumsal hayat düzenini hedefler. 

Türk Dil Kurumu sözlüğü liberal sözcüğünün Fransızca libéral ‘den geldiğini belirtir ve şu anlamları verir:

1- hürriyet ve serbestlikle ilgili.

2- Serbest ekonomiden yana olan (kimse, parti vb).

3- Hoşgörülü.

18. yüzyıl sonlarından itibaren liberalizm gelişmiş ülkeler için ana ideolojik akımlardan biri haline geldi.

Liberalizmde eğilimler

1- Politik liberalizm: Liberal demokrasi taraftarlığı.

2- Kültürel liberalizm: Bireysel hak ve özgürlüklerin kimi devletsel ve/veya dini sebepler sebebiyle kısıtlanması karşıtlığı.

3- Ekonomik liberalizm: Devlet müdahalesine ve mülkiyetine karşı özel mülkiyet hakkı taraftarlığı.

4- Sosyal liberalizm: Fırsat eşitsizliğine karşı olarak eşitlik taraftarlığı için kullanılmaktadır.

5- Muhafazakar liberalizm: Bireysel özgürlük,serbest ekonomi girişimciliği, düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü halkın geleneksel ,kültürel yapısı dikkate deger alınarak reformu öngören sağcı ideoloji özgürlüğüdür.

6- Modern liberalizm: Modern liberalizm kavramıyla ise yukarıda listelenen saf formlardan ziyade, bugün hemen hemen tüm birinci dünya ülkelerinde görülen, bu formların bir harmanı olan liberalizm anlatılmaktadır.

John Locke, siyasi liberalizmin kurucusudur. Adam Smith ve David Hume; yasayı, mülkiyet hakkını ve özgürlük gibi kavramları korumak devletin görevidir diyor. Lord Acton ve Edward Mulke ve de bunlardan çok daha fazla etkili olan Jeremy Bentham faydacı felsefeyi ortaya atmışlardır.

NOT: Liberalizmin asıl temsilcisi Adam Smith’dir. Ama onu Fizyokratlar öncelemişlerdir.

Temel ilkeleri

1- Bireysellik: Bireyi esas alıp onu bütün diğer kurumlardan üstün tutan görüştür. Yani birey müşterek olan toplum, devlet gibi kurumlardan önce gelir. Hareket noktası kutsal kabul edilen bireydir. Ekonomik hayata da bu anlayış yansır. Tüm toplumsal kurumların önünde birey vardır.

2- Ussallık (Rasyonellik, Akılcılık) varsayımı: Bireyin amaçlarına ulaşabilmesi için kullanacağı yolları kendisinden daha iyi kimsenin bilemeyeceği düşüncesidir. Bir liberal için herkes kendi amaçları doğrultusunda rasyonel davranabilme yetisine sahiptir ve kendi mutluluğunu nasıl sağlayabileceğini başkalarından iyi bilir. Her bireysel seçim bu varsayımdan ötürü rasyonel kabul edilir ve bundan ötürü de dokunulmaz nitelik kazanır.

3- Özgürlük: Liberalizmin en esaslı noktalarındandır. Bireyin hür olması, istediğini baskıya maruz kalmadan yapmasıdır. Ama bu durum pür özgürlüğe de dönüşebilir. Bu tarz özgürlük negatif bir noktaya yönelmiştir. Liberalizmde bu tür pür özgürlük kabul edilmemektedir. Yani bir bireyin diğerlerinin özgürlüğünü kısıtlamaması gerekir. Libertaryenler ise işte bu negatif, pür özgürlüğü istiyorlar.

4- Doğal Düzen: “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler !” felsefesidir. Dünya kendi kendine gider. Bırakınız yapsınlar; devletin herhangi bir malın üretimini herhangi bir sebeple yasaklamaması gerektiği düşüncesidir. Bırakınız geçsinler ise; devletin mal ve sermaye dolaşımını herhangi bir nedenle gümrük gibi önlemlerle sınırlamaması gerekliliğidir. Bırakınız geçsinler felsefesi hem üretici hem de tüketici açısından önemlidir. Üretici daha çok para kazanırken tüketici de daha ucuza mal bulur.

5- Piyasa Ekonomisi: Mal ve hizmet fiyatının piyasada belirlendiği ekonomi sistemidir.

6- Sınırlı Sorumlu Devlet: Ekonomiye devlet müdahalesi yoksa fertler istedikleri mal ve hizmetleri üretiyorlarsa sınırlı sorumlu devlet vardır. Devlet ancak iç güvenlik, dış güvenlik, adalet, eğitim, sağlık ve alt yapı hizmetlerini görmelidir.

Tüm bunlar liberalizm sistemini oluşturur.

 MARKSİZM

özgün bir siyasal felsefe akımı, tarihin diyalektik materyalist bir yorumuna dayanan ekonomik ve toplumsal bir dünya görüşü, kapitalizmin Marksist açıdan çözümlenmesi, bir toplumsal değişim teorisi, Karl Marx’ın ve Friedrich Engels’in çalışmalarından çıkarılan insanın özgürleşmesiyle ilgili bir düşünce sistemidir.

Marksizm bir öğreti olarak siyasal, ekonomik ve felsefi bir bütünlük içerir. Marksizm, ideolojik alanda esas olarak sınıflar savaşımı teorisini ortaya atan ve bu savaşımın zorunlu sonucu olarakproletarya diktatörlüğüne ve oradan da toplumsal eşitlik ve özgürlük dünyası komünizmevarılacağını öngören bir öğreti olarak tanımlanır.

irade bireylerin ya da belirli bir gurubun iradesi değil, işçi sınıfının iradesidir. Burada Marx’ın teorisi, toplumsal maddi koşullar ile işçi sınıfının iradesinin çakışmakta olduğunu öne sürer. Bu şekilde Marx, kapitalist toplumsal yapının çözümlemesine, maddi çelişkilerinin ortaya konulmasına ve bunların değiştirilmesinin yöntemlerinin bulunmasına yönelir. Çünkü, Marksizmin düsturlarından ilki, aslolanın dünyayı anlamak değil onu değiştirmek olduğudur.

  1. İlkel komünizm: Kabile topluluklarının birlikte yaşayışı
  2. Köleci toplum: Kabileler gelişerek şehir devletlerini oluşturur, aristokrasinin doğuşu
  3. Feodalizm: Aristokrasi iktidarı, tüccarlar kapitalistlere evrilir
  4. Kapitalizm: İktidarda kapitalistler vardır, üretim emeğini kiralamak durumundaki proletarya tarafından gerçekleştirilir
  5. Sosyalizm: Sınıf bilinci kazanan işçiler devrimle iktidarı alır ve üretim araçlarını kamulaştırır
  6. Komünizm: Sınıfsız ve devletsiz toplum, tüm dünyada sosyalist iktidarların başa gelmesi sonucu oluşur.

Kapitalizmin Eleştirisi

Bir kişi tüketeceğinden fazlasının üretiminde emek gücünü harcadığı durumlarda sömürülmektedir. Sömürü mekanizması artı değerinoluşmasıyla doğrudan ilişkilidir. Sömürü, sınıflı her toplumun ortak bir özelliği olagelmiştir. Toplumsal alanda bir sınıfın iktidarı ve dolayısıyla üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulundurması diğer sınıfları sömürebilmesinin olanağını sağlar. Kapitalizmde emek-değer teorisine göre bir metanın değeri onun üretilmesi için gerekli emek süresindedir. Bu koşullarda işçi tarafından üretilen değer ile emeği karşılığında aldığı değer arasındaki farkı oluşturan artı değer kapitalist sömürünün temelidir.

Marksizm insanlık tarihinin ilerleyişi gereğince kapitalizmden sosyalizme geçişi kaçınılmaz olarak nitelendirir.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılması ve Doğu Blokunun çözülmesiyle beraber marksist ideolojinin yenildiği ve tarihin bu anlamda sonu geldiği iddia edilmiştir. Buna rağmen özellikle marksist eğilimli Küba hükümetinin ideolojik etkisinden etkilenerek Latin Amerika’da birbirinin ardı sıra iktidara gelen marksist eğilimli iktidarların sayısı artmıştır.

TEORİLERİN KARŞILAŞTIRILMASI

***  Uluslararası Ekonomi Politiğin Çağdaş Teorileri  ***

Çift Yönlü Ekonomi Teorisi (Ekonomik Liberalizm)

Ekonomik liberalizm, ekonominin bireyci hatlarla örgütlenmesini, ekonomik kararların bireyler tarafından alınmasını ifade eder. Kavram, her zaman piyasa ekonomisine ve üretim araçlarında özel mülkiyete destek içerir.

Piyasa ekonomisinin yükselişi. İletişim-ulaşım. Kurumsal değişiklik. İşlem maliyetinin azalması.

Daalizm

Piyasa üretiminin küresel yayılımı. Üretim alanlarının uluslararası ekonomi ile bütünleşmesi. Sömürgecilik yerine bütünleşme hareketleri.

Modern Dünya Sistemi Teorisi

Modern dünya sisteminin temel tezi, dünya ekonomisinin hakim bir merkez ve bütüne uyumlu olarak işleyen ve etkileşimde bulunan bağlı bir çevre içeriğidir. Özetle, dünya ekonomisini hakim merkez ve buna bağlı olan çevre olarak ele alır. Merkezde sermaye birikimi ve gelişmişlik, üreten mekanizma varken çevrede ise ekonomik geri kalmışlık vardır. Merkezde ise refah vardır.

Hegemonik İstikrar Teorisi

Zengin ve güçlü ülke diğer devletleri veya bütün uluslararası sistemi belli bir süre için hakimiyeti altına alır ve bu süreç içinde uluslararası ekonomik politikaları düzenleyen bir kurallar dizisi oluşturur. Sistemi oluşturan ülke kurucu konumundan dolayı fayda sağlar. 

-Hegemonya zamanla güçlülerin zayıflara baş eğdirmek için bir araç olmuştur. Örneğin İngiltere ve ABD.

-Bir hegemon hakimiyet süresi uzadıkça zayıflamaya başlar.

-Hegemon güç haline gelmek isteyen devletler birbirleriyle savaşırlar (Örneğin: II. Dünya Savaşı Almanya-Japonya)

Pax Britannica: Orta sınıfın girişimi. Serbest ticaret. Ticaretin gerekliliği. Gümrük indirimleri.

ABD Hegemonyası: Ticaret. Gümrük tarifeleri. IMF.

Hegemonik İstikrar Teorisinde Sorumluluklar: Adaletin sağlanması. Uzlaşı için yasal düzenlemeler. Gayri Meşru hareketlerin yasaklanması.İstismarın önlenmesi.Maliyet paylaşımının teşviki. Rejim çalışmalarının önlenmesi.

 

Benzer Haberler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Öne Çıkan Başlıklar