İYİ Parti lideri, “Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalması halinde bu doğum hızında 2053’te Türkiye nüfusunun 35 milyonu Suriye kökenli insanlardan oluşacak. Gelin özel bir oturumda meseleye bakışımızı ve çözüm önerilerimizi her bir siyasi parti olarak ortaya koyalım. TBMM Başkanı Şentop’un bu çağrımıza kayıtsız kalmayacağını umut etmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.
“İYİ Parti olarak 2019 Haziran’da Antalya’da Erdoğan’a seslenmiştim. Demiştim ki ‘Beni yetkilendir. Ben Suriye’ye gidip Esad’la görüşeyim ve el sıkışıp ülkemizdeki Suriyeli göçmenleri gönderelim.’ Bu teklifi çok ciddi, arkası çalışılmış şekilde sunmuştum. Sonra o zaman milletvekilimiz olan Ümit Özdağ’ın önerisi, Aytun Çıray’ın başkanlığında Ankara’da bir çalıştay düzenledik. Bu çalıştayda görev alan çok kıymetli bilim insanları ve devlet insanları vardı.
Yapılması gerekenler konusunda iktidarı uyarmaktan geri durmayacağız. Sorumlulukla hareket ettik. İktidar son günlerde, sorunu görmezden gelmeye, zikzaklar çizmeye devam etti. Tutarsız ve lakayt açıklamalarla insanlarımızı tedirgin etmekten çekinmedi. Bir yandan muhalefetin gündemini çalma arayışına girerek, beton ve briket üzerinden günü kurtarmaya gayret etti. 6-6,5 milyon sığınmacı ile karşı karşıya olduğumuz söz konusu. Türkiye’de kalışlarını caydıracak tedbirleri almayı gereklilik görüyoruz. AB başta olmak üzere sığınmacılara yönelik projelerin, artık sığınmacıların geri dönüşüne odaklanması gerektiğini düşünüyoruz. Şam’da kim iktidarda olursa olsun Suriye ile ilişkilerin yapıcı zemine oturması gerekiyor. AB ve ABD’nin gerekli sorumluluğu alması için aktif bir dış politika zorunluluktur. Sayın Erdoğan artık bir yılda bazı adımları somut olarak atma mecburiyetindedir.
Bugün artık geçici koruma statüsünü ve göç hareketini belirleyen Göç ve Koruma Kanunu’nda değişiklik yapmanın vaktidir. Milletimizin acil çözüm beklediği böyle bir meseleyi çözüme bağlayabilmek görevimizdir. Bu partiler üstü bir meseledir. Özel bir oturumda meseleye bakışımızı ve çözüm önerilerimizi ortaya koyalım.
İstanbul’da 4 kişilik bir ailenin oturduğu evin kirası asgari ücretin 1.3 katına çıkmış durumda. Konut kampanyası barınma krizini daha da derinleştirdi. Bay kriz bu müjdeyi verdikten sonra konut fiyatları yüzde 10 arttı. Konut fiyatlarındaki artış kamu bankalarının yüzde 50’nin altında kredi vermesiyle inmez. Müjde diye ambalajlanmak istenen bu kampanya kamu kaynaklarının inşaat sektörüne aktarılmasından başka bir şey değildir. Çakma müjdelerinizle milletimizi oyalamaktan vazgeçin. Akılcı adımları atın, insanları mağdur etmeyin. Konut satışını teşvik edecek devlet desteği yerine, konut üretimini ucuzlatacak sanayi teşviki verin. Büyükşehirlerde yabancılara gayrimenkul satışına kısıtlama getirin.”