Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Gaziantep’e gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Şahinbey Belediyesi Kültür Merkezi’nde partililerle bir araya geldi.
Recep Çoban’ın Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan programda HÜDA PAR Gaziantep İl Başkanı Faruk Göçer’in selamlama konuşmasının ardından Yapıcıoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasına, geçen sene 16 Kasım’da vefat eden mütefekkir, şair, yazar ve dava adamı Sezai Karakoç’u anarak başlayan Yapıcıoğlu, geçtiğimiz pazar günü İstanbul’da gerçekleşen menfur saldırıda hayatlarını kaybedenleri de andı.
Yapıcıoğlu, “Kör bir şiddete bazı kardeşlerimizi kurban verdik. Kadın ve çocukların da aralarında olduğu can kayıpları yaşandı. Bu menfur saldırıda can vermiş kardeşleri rahmetle anıyorum. Rabbim kendilerine şehitlik payesi versin. Zulmen öldürüldüler. O mazlumlara rahmet katillerine de lanet olsun.” dedi.
Yapıcıoğlu, 19 Aralık’ta HÜDA PAR’ın 10’uncu yıl dönümünü kutlayacaklarını belirtti.
10 yıl içerisinde yaptıkları çalışmalar, kurdukları temaslardan yola çıkarak memleketin dürüst, adil hür kadrolara ihtiyacının olduğunu gördüklerini belirten Yapıcıoğlu, “Önümüzde bir seçim var. İnşallah bu 7 ay içerisinde bugüne kadar gidemediğimiz yerlere gitmeye gayret sarf edeceğiz ve belki gittiğimiz yerlere bir daha gideceğiz. Hep beraber daha güçlü bir çalışma ile daha azimli bir şekilde vites artırarak çalışmaları biraz daha hızlandırarak seçimi karşılayacağız. Türkiye bir seçim sath-ı mahalline girmiştir. Artık hızla seçime doğru yaklaşıyoruz. İnşallah her an seçime hazır bir pozisyonda olmalıyız.” dedi.
Başörtüsü ve aileyle ilgili anayasa teklifi
Gündemdeki başörtüsü ve aileyle ilgili anayasa değişikliği teklifine değinen Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
“Muhalefet partilerinden birisi başörtüsüne yasal bir güvence getirme önerisi getirdi. Buna karşılık olarak hükümet yasal değil anayasal bir güvence getirilmesini teklif etti. Tesettür bir insan hakkı ve bu hakkın kaynağı da beşerî bazı hukuki metinlerdir. Ama bize göre başörtüsü ilahi bir emir, İslam’ın bir vecibesi, bir farzıdır. Herhangi bir dine inanan kişi, o inandığı dinin gereklerini yerine getirirken, ‘bu farzı yerine getirsin mi getirmesin mi’ diye oylama yapamazsınız aslında. Bunu referanduma götüremezsiniz. Bunu Meclis’te tartışma konusu yapıp ‘El kaldır-el indir’ meselesine indirgeyemezsiniz.
Müslümanın namaz kılması farzdır. İslam inancına sahip insanların azınlıkta oldukları bir ülkede bile bu ibadetleri yerine getirsinler mi getirmesinler mi diye bir kanun teklifi bir anayasa düzenlemesi yapamazsınız. Nüfusun yüzde birinin Müslüman olduğu geriye kalan yüzde 99’unun gayrimüslim olduğu bir memlekette Müslümanların kendi dini vecibelerini yerine getirmesini önleyecek ya da sınırlamasını oylayacak, sınırlandırılacak bir yasal düzenleme de yapılamaz.
Makasıd-ı hamseden (dinin beş esası) olan din, can, mal, akıl ve nesil emniyetini sağlamak devletin asli vazifesidir. Onun varlık ve meşruiyet nedenidir? Müslümanların çoğunlukta olduğu bir beldede başka bir dine mensup insanların dini vecibelerini yerine getirmeleri yasal düzenleme konusu yapılamaz. Çünkü o bir ibadettir. O kendi inancına göre o ibadeti yapma hakkına sahiptir ve bu hakkın kaynağı da beşerî hukuk metinleri değil.”
“Başörtüsüne, tesettüre anayasal bir güvence getirilmelidir”
2007 yılında Meclis’te yaşanan “367 krizi”ne değinen Yapıcıoğlu, “O zaman cumhurbaşkanını Meclis seçiyordu. Sayın Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayı olarak gösterildi, birileri vaveyla kopardı. ‘Cumhurbaşkanı sözde değil özde laik olması lazım.’ dediler. ‘Bu ülkede hanımının başı kapalı birisi Cumhurbaşkanı olamaz.’ dediler. Meclis tarafından seçilmesine rağmen bir şekilde Anayasa Mahkemesi’ne götürülerek ‘Meclis’te 367 milletvekili bulunmuyordu, hazır değildi, o nedenle bu seçim geçersizdir.’ diye bir karar çıkarttılar. Bakın sadece örtüyü takanı değil, onun eşini de bazı şeylerden mahrum bıraktılar. Böyle bir memlekette yola çıktığımız yani siyaset sahnesine çıktığımız 2012 yılında dedi ki tesettür anayasal güvence alınmalıdır. Çünkü yarın öbür gün birileri tekrar çıkıp tesettür ile ilgili örtü ile ilgili insanları yeniden mağdur edebilir. Eğer siz, bugün olduğu gibi sadece fiili uygulamayla yasal ve anayasal hiçbir güvence olmaksızın kamuda, okullarda, üniversitelerde örtüyü serbest bırakırsanız. Yarın bir gün devran değişir. Bir başkası gelir yeniden örtüyü, örtünmeyi, tesettürü, başını kapatmayı bir suç sayabilir ya da siyasi bir sembol sayıp sizin o eğitimi almanıza ya da vermenize engel olabilir. O nedenle diyoruz ki yasal düzenleme de değil. Anayasal düzenleme olsun ki anayasayı değiştirmek kolay değil. Basit bir çoğunlukla Meclis’ten geçirmek mümkün değil. Nitelikli bir çoğunluk gerekiyor. Bu nedenle başörtüsüne, tesettüre anayasal bir güvence getirilmelidir.” ifadelerini kullandı.
“Sağlam ve meşru bir aile tanımı da anayasada bulunmalı”
Aile kurumu ile ilgili hükümetin yaptığı çağrıların yerinde olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Mutlaka ailenin korunması gerekir. Çünkü özellikle kanunların önemli bir kısmının, cumhuriyet dönemindeki kanunların neredeyse tamamı tercüme edilerek getirildi. Batıda aile kavramı artık bizim zihnimizdeki aile kavramına çok uzaktır. Tek ebeveynli ailelerden bahsediliyor, nikahsız birliktelikler aile olarak kabul ediliyor, hatta sapık ilişkileri aile olarak tanımlamak onların kanunlarına göre mümkündür. Bu nedenle diyoruz ki sağlam ve meşru bir aile tanımı da anayasada bulunmalı, mutlaka aile kurumu muhafaza altına alınmalıdır, korunmalıdır. Çünkü aile kurumu çatırdıyor, çünkü aile çöküyor. Ve Aile çökerse Allah muhafaza toplumu ayakta tutmak mümkün olmayacaktır.” diye konuştu.
“Asgari ücretin tanımına, asgari ücretlinin ailesi de dahil edilmeli”
Asgari ücret ile ilgili görüşlerini anlatan Yapıcıoğlu, “Asgari ücret, şu andaki tarifi ile ailesinin değil sadece işçinin beslenme, giyinme, barınma, sağlık, eğitim, kültür gibi zorunlu harcamalarının günlük fiyatlar üzerinden karşılamaya yetecek kadardır. Biz 10 yıldır diyoruz ki asgari ücretin tanımına, asgari ücretlinin ailesi de dahil edilmelidir. Henüz o konuda bir adım atılmış değil. Şu anda sadece bir tek kişinin aylık yaşam maliyeti 9 bin lira. Yani bekar, tek başına yaşayan birinin kira, mutfak, ısınma, aydınlatma, soğutma, giyinme ve benzeri ihtiyaçlarını karşılamaya ancak 9 bin lira yetiyor. Bu tarife göre bile asgari ücretin 9 bin liranın üzerine çıkması gerekiyor. Peki şu anda 9 binin üzerine çıkarsa bunu özellikle işçi çalıştıranlar kaldırabilirler mi? Şikâyet ediyorlar. Hayır eğer böyle bir rakam olursa biz ödeyemeyiz diyorlar. Asgari ücretlinin tarifi buysa aslında böyle olmamalı, bunun içine aile de dahil edilmeli. Fakat bu tanıma göre bile en az bu kadar zam yapılmak zorunda. Hükümete; emekli, dar gelirli, asgari ücretliyi enflasyon altında ezdirmeyin diye söylüyoruz. Eğer siz yukarıya tırmanan fiyatları durduramıyorsanız, öyleyse bir tek bir yol kalıyor: İnsanların gıdaya erişimini temin etmek zorundasınız. Bunun için de ücretleri yukarı çekmek zorundasınız.” değerlendirmesinde bulundu.
“HÜDA PAR bu memleketin bir gerçeğidir”
Medyanın HÜDA PAR’a sansür uyguladığına işaret eden Yapıcıoğlu, “Televizyonları açtığınızda sınırlı sayıda birkaç tane partiden söz edildiğini görürsünüz. Israrlı bir şekilde bilinçli bir şekilde HÜDA PAR hiç yokmuş gibi farz ediyorlar ve metinleri böyle, tartışma programları böyle. Peki gerçek ne? Gerçek işte bu salonda. HÜDA PAR bu memleketin bir gerçeğidir. HÜDA PAR Gaziantep’in bir gerçeğidir. Şanlıurfa’nın, Adana’nın, Mersin’in, Ankara’nın da bir gerçeğidir. Özetle HÜDA PAR bütün bu memleketin bir gerçeğidir ve bu gerçeği görmek istemeyenlere bile göstermek için onların da göstermek zorunda kalacağı kadar büyütmeliyiz.”
“Menfaat üzerine dönen siyaset canavarlıktır”
Siyasilerin çoğunun menfaat için siyaset yaptığını söyleyen Yapıcıoğlu, “Bu salonda ya da bu salonun dışında, HÜDA PAR da menfaat için siyaset yapıyor, diyebileceğimiz bir kişi var mı? Yoktur. Emin olun yoktur. Niye yoktur? Çünkü şimdi menfaat için siyaset yapanlar başka sularda yüzüyor. Menfaat üzerine dönen siyaset canavarlıktır. Menfaatsiz, çıkarsız, millete hizmet için hakkın rızasına kavuşmak uğruna halka hizmet yarışında bir katkı sunmak için sadece bunun için siyaset yapan insanlar az olduğu için değerlidir. Belki insanlar sizi gördüğünde, insanlar sizinle temas kurduğunda belki ilk başta, bu devirde böyle insan olur mu kardeşim! Herkes menfaat için siyaset yapıyor, diye düşünebilir. Ama sizi yakından tanıdığında emin olun, bu devirde hâlâ böyle insanlar var, diyerek size hayranlıklarını dile getireceklerdir.” şeklinde konuştu.
“Nezih üslubumuzu devam ettireceğiz”
Üslup olarak kendilerini siyasilerin yanlışları üzerinden ifade etmediklerini söyleyen Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
“Hazreti Ali efendimize kim haklı diye sormuşlar. ‘Siz hakkı tanırsanız kimin haklı olduğunu da bilirsiniz.’ buyurmuş. Bizim, falankesler böyledir, filanlar şöyledir dememize gerek yok! Keşke onlar bizden daha iyi olsaydı. Biz de tekrar onların önüne geçebilmek için yarışa girip onların birkaç derece daha üzerine çıkabilseydik de böylece hepimiz kazansaydık. ‘Tencere dibin kara, seninki benimkinden kara’ deyip bir birimizin paçasına asılıp aşağı çekmenin hiçbirimize faydası yok. Biz nezih üslubumuzu devam ettireceğiz. Diğer partileri de böyle konuşmaya davet ediyoruz. Gelsinler kendi heybelerinde ne varsa onu anlatsınlar, kendi programlarını, projelerini ya da bu millet için düşündüklerini söylesinler, kendi perspektiflerini ortaya koysunlar. Millet de baksın hangisi iyi hangisi kötü, hangisi adaletli hangisi değil, hangisi aydınlık hangisi karanlık onu seçsin.
Bugün insanlık tarihi kadar eski olan bir mücadele var. Birileri toplumu ifsat etmeye çalışıyor, birileri de ıslah etmeye çalışıyor. Biz ıslah eden taraftayız. Biz adaletin, aydınlığın, insanlığın, merhametin, kardeşliğin ve yardımlaşmanın tarafındayız. Biz savaşın, çekişmenin, didişmenin tarafında değiliz. İnşallah bu rengi siyasete vereceğiz. O rengi siyasete verdiğimiz gün; siyaset bu şekilde yapıldığı gün biz artık dükkânı kapatsak da olur. Onu bir gün yapacağız inşallah.”
Türkiye’den, Avrupa’ya yapılan göçe değinen Yapıcıoğlu, “Birileri diyebilir ki Avrupa’da asgari ücret 1600 euro. Buradaki bir profesörün aldığı maaşa eşdeğer. Ama orada her şey ateş pahası. Aldığınız maaşın 3’te 2’sini kiraya vermek zorundasınız. Dolayısıyla değişen bir şey yok. Üstelik eğer oraya gittiğinizde bütün zamanınızı sadece karnınızı doyurmakla, maddi ihtiyaçlarınızı karşılamakla geçirecekseniz sizin manevi kişiliğinizin zarara uğramasını da göze alıyorsunuz demektir. Diyelim ki siz kendinizi koruyabildiniz. Yarın çoluk çocuğa karıştığınızda, çocuklarınızın o ortamda büyümesi, çok büyük risklerle karşılaşmalarıyla eş anlamlıdır. Ben buradaki asgari ücreti oradaki asgari ücretin 2 katına tercih ederim. İnşallah bu sıkıntılar geçecek.” diye konuştu.
Program, partililerin Yapıcıoğlu ile hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından son buldu.