Gaziantep merkez Şehitkamil ilçesi kırsal Akçagöze Mahallesi’nde hayvan besicileri ve çiftçilerle bir araya gelen Zekeriya Yapıcıoğlu, burada halkın sorun ve sıkıntılarını dinledi.
Sorun ve sıkıntılarını aktaran köy sakinleri, Yapıcıoğlu’ndan destek talebinde bulundu.
Vatandaşların sorunlarını not alan Yapıcıoğlu, burada yaptığı konuşmada partisinin çiftçilik, ekonomi ve hayvan besiciliği ile ilgili fikir ve projelerinden söz etti.
Hayvan besicilerinin, sadece fabrikadan aldığı yemle beslenmesinin besicileri zarara uğratacağını belirten Yapıcıoğlu, buna karşı önlem olarak tarım alanları veya meraların amaç dışı kullanılmaması gerektiğini söyledi.
Yapıcıoğlu, “Mera alanları azaldığı zaman hayvan fenni yem ile beslenmeye başlıyor bu da üretim maliyetini artıyor. Üretim maliyeti artınca gıda fiyatı yükseliyor. Zaten dünyada gıda fiyatlarında bir yükselme var. Çiftçinin kazanması lazım. Çiftçi ve hayvan besicileri, üretim yapan, gıda maddesi üretenler hiçbir şart altında zarar etmemelidir. Maliyeti ne olursa olsun mutlaka onun kâr etmesi lazım. Eğer siz o gıdayı vatandaşınıza ucuza yedirmek istiyorsanız o zaman çiftçiye diyeceksiniz ki sana üretim maliyetine, ürettiğin hayvana göre kilo başı şu kadar veriyorum, destek veriyorum. Ki vatandaş ucuz et yesin hayvancı da zarar etmesin.” dedi.
“Her şart altında gıda maddesi üreten kâr etmeli”
Köy sakinlerine; meralarına sahip çıkmaları, betonarmenin önüne geçmeleri çağrısında bulunan Yapıcıoğlu, “Her şart altında gıda maddesi üreten kâr etmeli ki o işe devam etsin. Niye devam etsin? Şehirde bir çok market var, manav var, kasap var, farklı farklı yiyecek maddesi satan iş yerleri var. Onlar para kazanıyor ama köylü üretmezse onlar ne satacak? Gıdayı köylü üretecek öyleyse köylü üretime devam etmeli. Eğer köylü ben ürettiğimde zarar ediyorum, hayatımı devam ettiremiyorum, geçimimi sağlayamıyorum derse o zaman şehirde bir iş bulup şehre yatıracak.” diye konuştu.
“Kendi gıdanı üretemiyorsan seni açlıkla terbiye ederler”
Tarımda dışa bağımlılığın zararına dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Bazen parasıyla bile satmıyorlar, ambargo yapıyorlar. Kendi gıdanı üretemiyorsan seni açlıkla terbiye ederler. ‘Şu adımı atmazsan sana buğday, mısır, arpa, domates yok derler. Böyle bir durumda bu ürünleri nereden getireceksin? Sınırları kapatırlarsa ya da işte bugün elinde çok parası olduğu halde mal satılmayan bazı ülkeler var. Ambargo dolayısıyla, kim o ülkeye mal satarsa ona ceza keseceğim, diyor. Dışarıdan mal almakta zorlanıyorlar. Her şey karaborsaya dönüşüyor. Böyle bir hale düşersek Allah korusun herkes çok ciddi sıkıntı yaşar. O yüzden biz yıllardır diyoruz ki çiftçi mutlaka çok değerli bir hazine gibi korunmalıdır.” diye konuştu.
“Tohumculukta dışa bağımlı olmaktan sakının”
Yerli tohumun önemine dikkat çeken Yapıcıoğlu, “Bunda 30-40 yıl önce birisi tarlaya ektiği ürüne karşılık 1’e 10 alsaydı o çok iyiydi. Çünkü aşağı yukarı 1 kilo buğday 1 litre mazota denkti. Şimdi 1 litre mazot için 2- 2 buçuk kilo buğday vermen gerekiyor. Eskiden 1’i masrafa gitse gerisi kârdı. Şimdi 1’e 12 verse masrafını belki kurtarır. 1’e 20 alman lazım ki üreticiye bir şey kalsın. Eskiden yerli ata tohumu vardı. O yerli tohumu ekerdin alırdın şimdi tohumu ekiyorsun ürün alıyorsun ama o ürünü ekemiyorsun. Bir daha gidip tohumcudan tohum alıyorsun. Özellikle dışardan gelen tohumun içine hastalık da yerleştiriyorlar. Diyor ki sen bu tohumu atarsan şu ilacı almazsan hastalık bunu yer bitirir!
Hadi bir de ilaç al. İlaç da pahalı. Biz aslında 10 yıldır diyoruz ki tohumculukta dışa bağımlı olmaktan sakının. Kendi tohumunuzu kendiniz yetiştirin. Çünkü adam tohum satarken o tohumun genleriyle oynuyor öyle ki o tohumu kısırlaştırıyor. Ondan aldığın şeyi yiyebiliyorsun ama aldığın ürünü ektiğinde ürün vermiyor.” ifadelerini kullandı.
“Dışarıdan tohum aldığımızda aslında zehir alıyoruz”
Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
“Bu sadece tarlayla ürünle alakalı bir şey değil. Eskiden her 10 çiftten biri çocuk sahibi olamıyorum derdi. Şimdilerde ise gençler evleniyor, her 4 çiftten birinin çocuğu olmuyor. Gençlerimizi de kısırlaştırdı o tohumlar. Emin olun bak. Belki insanları açlık ile imtihan etmek için çok büyük planlar yapıyorlar. Bizim mutlaka ne yapıp edip çiftçimize kendi tohumumuza arazilerimize topraklarımıza sahip çıkmamız lazım. Bizim uyanık olmamız lazım. Sadece bölgeyle alakalı değil genel anlamda Türkiye genelinde biz bu tohumla ilgili 10 yıldır söyledik. Bazı tohumlarla ilgili ileriye doğru adımlar atıldı. Kendi tohumunu yetiştiririr, hatta tohum ihraç eder duruma geldi bazı ürünlerle ilgili. Fakat maalesef bazı ürünlerle ilgili halen dışarıdan tohum alıyoruz ve dışarıdan tohum aldığımızda aslında zehir alıyoruz. Hem kendi bedenimize zehir katıyoruz hem toprağımızı zehirliyoruz hem de çevremizi. Bundan çıkış mutlaka bulunmalı. Nedir çıkış? Tohumumuza, arazilerimize sahip çıkacağız. Kendi ilacımızı da kendimiz yapmak zorundayız.”
“Diğer kesimler elini taşın altına koysun, çiftçileri ayağa kaldırsınlar”
Bazı tarımsal girdilerin dış kaynaklı arttığına işaret eden Yapıcıoğlu, bu artışa karşılık devletin de desteklemeleri arttırması gerektiğini kaydetti.
Yapıcıoğlu, “28 Şubat sürecinde bankaların durumu çok kötüydü, bankaları kurtarma operasyonları oldu. Yüzlerce milyar para, bizim cebimizden çıkıp bankalara gitti. Niye? Bankalar ayakta kalsın diye! Bankayı ben mi ayakta tutacağım? Şimdi diyoruz ki bu sefer çiftçi zor durumda ise diğer kesimler elini taşın altına koysun, çiftçileri ayağa kaldırsınlar. Yarın öbür gün reel sektör zor durumda kaldığında bankalar elini taşın altına koysun, kârlarından biraz feragat etsinler, reel sektörü ayağa kaldırsınlar. Niye? İnsanlar işini kaybetmesinler ve huzurumuz kaçmasın diye. Ama çiftçi, besici ve hayvancılık yapan diğerlerinden 1,2 adım önde olmalıdır. Çünkü o işi bırakırsa hepimiz aç kalacağız. Eğer gıda maddesinin pahalanması istenmiyorsa yada çiftçinin zarar etmesi istenmiyorsa onu borçtan da faiz yükünden de korumak gerekiyor. Bunun yolu da çiftçinin her şart altında zarar etmesini engellemektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Sıcak ve samimi bir ortamda geçen buluşmada, köylüler sık sık görüşlerini dile getirdi. Buluşmada zaman zaman tebessüm ettiren anlar da yaşandı.
Program, Yapıcıoğlu’nun köylülerle hatıra fotoğrafı çektirmesiyle sona erdi.