Herkesin kendisini filozof, öngörü deryası, mükemmel, kusursuz sandığı bir zaman diliminden geçiyoruz
Kalabalıklarda bir iltifata ma’ruz kaldığında “Aman estağfurullah” tevazusunda bile kibir denizinin gizli ve vahşi dalgaları sadır olan sahte müneccim, fikir fahişeleri ve dava tüccarlarının, nefisleriyle başbaşa kaldığında “Neden ben değilim” itirazlarından doğan şahsi intikam duyguları ve sadece egolarından kaynaklı “Kör nefret ve husumetleri” her müslümanın “yitik malı” olan feraset yetisini imha edecek kadar şirazeden çıkmış bambaşka bir hâle bürünmüştür.
Diline pelesenk ettiği “Dava” sözcüğünü tepeden tırnağa kendi rengine boyayıp, aynanın karşısında “İşte bu benim, ben olmazsam asla olmaz!” Teranesiyle, kibriyle aynayı çatlatmaya ramak kalan “Kimlik kaybı”na uğramış zavallıların hoşuna gitmeyecek diye bildiklerimizi söylemeyecek miyiz?
Basiretten gayri, ferasetten uzak yakıştırmalarla hedef alınan zata sataşmanın pazar payı artışta diye”Okunan Kur’an’a yüzünü dönen” zatın hakkını müdafa etmeyecek miyim?
En başından beri sevmeyenlerin sevmemekliğinin nihai sebebinin üzerinde taşıdığı “Müslüman gömleği” olduğunu bile bile “Ayasofya’nın zincirlerini kıran, mak’us talihini değiştirip Camiye döndürüveren” Zatın hukukunu müdafa etmeyecek miyim?
Hepsi belki anlaşılabilir ancak gölgeleri bile müslüman olan kardeşlerin tutumunu asla anlamam, anlayamam!
Kimi siyasetçilerin başta arz ettiğim cihetlerden küskünlüğünü, kırgınlığını ve nefretini de içime sindiremesemde anlarım!
Ancak şahsi ikbal kaygısından âri müslümanın nefretini, husumetini ve kinini asla anlamam, anlayamam!
Bırakın siyasi, ekonomik ve stratejik alternatif üretmeyi, “Zat gitsin de kim gelirse gelsin” zafiyeti ile ihanetin ta dibine düşen sefil bir düşünceye “Forsa” olmuşların “Zıvanadan sesler” korosuna eşlik edip, “Başörtülü annelerin dahi alınmadığı orduya, başörtülü subaylar yetiştiren zatın hakkını savunmayacak mıyım?
Yedi düvele kafa tutan, dün randevu almak için kapısında bekleten emperyalist batılıları kapısında bekleten, Akdeniz’de dünyaya meydan okuyan, Karabağ’ı Ermenistan”dan söke söke alan adama, bazıları hoşlanmıyor diye takdir cümleleri kuramayacak mıyım?
Frenki, kuzeyliyi, batılıyı, Atlantik ötesini ve onların yerli işbirlikçisi papağanlarını elbette anlarım da, sana ne oluyor müslüman kardeşim?
Suriye’li, Filistin’li ve hatta Afrikalı mazlumların umudu olmuş, yüreğinde Somali’li mazlumun derdini büyütmüş zata, sırf başkalarına şirin görüneyim diye sırtımı mı döneyim?
Hadi oradan! Hadi oradan!