Profesör Michael Gunter Kimdir: Tennessee Tech
Üniversitesi’nde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Profesörü olan Gunter, diplomatlarımıza yapılan Ermeni Terörü
hakkında çok değerli akademik çalışmalara sahiptir. Lisans derecesini Columbia
Üniversitesi’nden, doktorasını Kent Üniversitesi’nden almış olan Prof. Gunter, en son Tennessee Tech
Üniversitesi’nde kariyerini devam ettirmektedir ve 40 yıllık bir akademisyendir.
Profesör Michael Gunter: Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı
İmparatorluğu’nda yüzbinlerce masum Ermeni’nin korkunç savaş koşulları, kanun ve düzenin bozulması,
ilkel ulaşım sistemi ve yer yer katliamlar nedeniyle öldüğüne şüphe yok. Ancak tüm bu Ermenilerin
öldürülmesinin Osmanlı Devleti’nin resmi politikası olduğunu kanıtlayan hiçbir gerçek belge yoktur.
Örneğin, kasıtlı katliamlari kanıtladığı iddia edilerek sunulan meşhur Andonian Belgeleri uydurmadır. Buna
ek olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun batı kesimlerindeki pek çok Ermeni sınır dışı edilmedi bile. Dahası,
bazı şiddet yanlısı Ermeniler de masum Müslümanları öldürdüler, ve gerçekte de bunu onlarca yıldır
aralıksız yapıyorlardı. Soykırımın uluslararası hukukta yasal olarak var olabilmesi için, önceden tasarlama
(tahammüd) kanıtlanmalıdır ve bu meselede bu kanıtlanamamıştır.
RÖPORTAJ:
Türk-Amerikan Güvenlikçiler Derneği (TASFO) çalışması olan ve farklı dillerde kitap olarak piyasaya
sürülecek olan “12 Ayda 12 Mülakat Sözde Soykırım Hakkında Hakikat” serimizin yabancı akademisyenlerle
olan söyleşiler dizimize, bir yenisiyle devam ediyoruz. Bu ayki söyleşimizi, Tennessee Tech
Üniversitesi’nden Sosyoloji ve Siyaset Bilimi Profesörü ve diplomatlarımıza yapılan Ermeni Terörü
hakkında çok değerli akademik çalışmaları olan Michael Gunter’la yaptık. Lisans derecesini Columbia
Üniversitesi’nden, doktorasını Kent Üniversitesi’nden almış olan Prof. Gunter, en son Tennessee Tech
Üniversitesi’nde kariyerini devam ettiren, 40 yıllık bir akademisyendir.
F. Ozonur: Sayın Prof. Gunter, öncelikle bize röportaj vermeyi kabul ettiğiniz için Türk-Amerikan Güvenlik
Vakfı (TASFO) adına teşekkür etmeme izin verin. Ermeni terörizmi konusunda önde gelen bir uzman
olduğunuz için, müsaade ederseniz, sözde Ermeni soykırımı konusuna geçmeden önce size Ermeni terörü
konusunda bazı spesifik sorular sormak istiyoruz.
Batı dünyasında ne 1800’lerin sonlarına doğru Osmanlı topraklarında gelişen Rus destekli Ermeni terör
çetelerinin başını çektiği isyan hareketleri, ne 1973-1991 arasında ASALA, JCAG ve diğer bazı Ermeni
terör örgütlerinin 21 ülkenin 38 kentinde gerçekleştirdikleri operasyonlar, sözde Ermeni soykırımı kadar
tartışılmıyor. Bunun sebebi sizce nedir?
Ermeni iddiaları daha çok tartışılıyor, çünkü Hristiyan Ermeniler, tabiyatiyle Hristiyan Batı’da daha fazla
sempati kazandılar. Ayrıca Müslüman Türkler, Batı’nın tarihi düşmanlarıydı. Ermeniler Batı dillerini de
Türklerden daha iyi konuştukları için mesajlarını Batı’ya daha iyi ulaştırabildiler.
1982’de Türkiye’nin Philadelphia Fahri Konsolosu Kanat Arbay’ı hedef alan ve başarısızlıkla sonuçlanan
bombalı suikast girişiminin ardından yakalanan üç Lübnanlı Ermeniye -hatta isimlerini de verelim,
Karnig Sarkissian, Viken Hovsepian ve Viken Vasken Yacoubian’a- hapis cezalarını çekip hapisten
çıkmalarının ardından ABD Vatandaşlığı verildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Hapis cezanızı çektikten sonra, kanun, başka suç işlemediğiniz sürece, diğerleriyle eşit bir şekilde topluma
yeniden girmenize izin verir. Umarım bu Ermeniler artık yasalara uyacaklardır. Yoksa, hapishaneye geri
dönerler.
Bildiğiniz gibi Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF) 1920-1922 yılları arasında meşhur “Nemesis
Operasyonu” düzenleyerek sekiz Azerbaycanlı ve Osmanlı diplomatını katletti. Ayrıca Ermenilerin
Kurtuluşu İçin Gizli Ermeni Ordusu (ASALA) isimli örgüt, 1973-1991 yılları arasında 31 Türk diplomatı
öldürdü ve 2’si Amerikalı olmak üzere, Fransız, Alman, İsveç, İspanyol ve Türk kökenli yüzlerce sivili
yaraladı. ARF, bu suçlara ortak olmuş, JCAG ve ASALA terör örgütlerinin terör eylemlerini “ARA” adı
altında açıkça desteklemiştir. ARF gibi terörizmle bu kadar derin bağları olan bir örgütün ABD’de yasal
bir “sivil toplum kuruluşu” olarak adlandırılmasının normal olduğunu düşünüyor musunuz?
Ben şahsen, gizli terör örgütlerine sponsorluk yaptığı müddetçe ARF’nin yasal bir sivil toplum kuruluşu
(STK) olarak kabul edilmesine her zaman karşı çıktım. Fakat bildiğiniz gibi, son yıllarda ARF artık Türk
diplomatlara suikast düzenlemiyor.
1973-1982 yılları arasında ABD topraklarında 4 Türk diplomat öldürüldü. Bir terör uzmanı olarak,
burada, ABD’de terörizm mağduru olan başka bir ülkeden diplomat var mıdır, biliyor musunuz?
Hayır, ama ben bu alanda uzman da değilim. Açıkçası, ABD gibi bu kadar büyük ve önemli bir ülkede, tarihte
-belki kamuoyuna duyurulmamış- başka kurbanlar da varsa şaşırmam. Ancak, herhangi bir spesifik örnek
veremeyeceğim. Elbette ki Ermeniler korkunç bir tarihsel örnek teşkil etmeye devam ediyor, ancak bu
geçmişte kaldı. Umarım Türkiye’ye karşı çıkan ABD’li Ermeniler, bunu sadece yasal ve şiddet içermeyen bir
şekilde yapmaya devam ederler. Nitekim ben, ABD’deki Türk ve Ermeni tezlerinin savunucuları arasında
akademik bir diyalog başlatabileceğimizi her zaman ummuşumdur. Türk-Amerikalıların bunu yapmaya
istekli olacaklarını biliyorum. Ancak Ermeni-Amerikalılar bunu yapmaya asla istekli olmadılar. 1970’lerde,
Türk tezlerini savunan merhum Profesör Dr. Stanford Shaw ve Ermeni tezlerini savunan Profesör Richard
Hovannisian arasında bazı hararetli tartışmalar olmuştu.
Prof. Justin McCarthy gibi pek çok bilim adamının bir “Ermeni Soykırımı” olmadığını kanıtlayan çok
değerli çalışmaları vardır. Bu sözde Ermeni soykırımı meselesiyle ilgili görüşleriniz nedir?
Bana göre bu tamamen bir tanımlama meselesidir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı
İmparatorluğu’nda yüzbinlerce masum Ermeni’nin korkunç savaş koşulları, kanun ve düzenin bozulması,
ilkel ulaşım sistemi ve yer yer katliamlar nedeniyle öldüğüne şüphe yok. Ancak tüm bu Ermenilerin
öldürülmesinin Osmanlı Devleti’nin resmi politikası olduğunu kanıtlayan hiçbir gerçek belge yoktur.
Örneğin, kasıtlı katliamlari kanıtladığı iddia edilerek sunulan meşhur Andonian Belgeleri uydurmadır. Buna
ek olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun batı kesimlerindeki pek çok Ermeni sınır dışı edilmedi bile. Dahası,
bazı şiddet yanlısı Ermeniler de masum Müslümanları öldürdüler, ve gerçekte de bunu onlarca yıldır
aralıksız yapıyorlardı. Soykırımın uluslararası hukukta yasal olarak var olabilmesi için, önceden tasarlama
(tahammüd) kanıtlanmalıdır ve bu meselede bu kanıtlanamamıştır. Bu konudaki iki bilimsel kitabımı lütfen
inceleyiniz: İlki, “Halkının Haklı Davasının İzinde”: Çağdaş Ermeni Terörizmi Üzerine Bir İnceleme, 1986;
İkincisi ise “Ermeni Tarihi ve Soykırım Sorunu”, 2011. Her ikisi de, önde gelen bilimsel dergilerde olumlu
eleştiriler almıştır. Ayrıca, Benny Morris ve Dror Ze’evi’nin “30 Yıllık Soykırım: Türkiye’nin Hıristiyan
Azınlıklarını Yokedişi, 1894-1924” isimli kitabına ilişkin eleştirel incelemem de kısa bir süre önce The
Middle East Journal, Bahar 2020, s. 157-159’da yayınlandı. Bu bilimsel dergi, genel olarak Orta Doğu
Çalışmaları alanında önde gelen bir bilimsel dergi olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak, tüm bu
düşünceler göz önüne alındığında, “soykırım” kelimesi bana göre Ermeni meselesi özelinde kullanılması
uygun bir kelime değildir.